Olgun insan yapabileceğini söyleyen ve söylediğini yapan insandır.
KONFİÇYUS

23 Şubat 2012 Perşembe

IQ seviyesi ergenlikte dibe vurabilir Yapılan bir araştırma IQ'nun büyüme çağında değişken olduğunu, bu dönemde sivri yükselişler ve düşüşler gösterebileceğini ortaya çıkardı.


İSTANBUL - Bugüne kadar IQ'nun stabil olduğu düşünülüyordu. Bu sayede de çocuğun akademik hayatına ve iş kariyerine yönelik tahminler yapılıyordu. Ancak IQ ile ilgili son bulgular öğretmenlerin öğrencilerine yönelik akademik kariyer tahminleri yaparken aceleci davranmaması gerektiğini gösteriyor.
Guardian'ın haberine göre; Oklahoma State University'nin araştırmasına göre,ergenlikte yaşanan beyindeki değişikliklere paralel olarak IQ seviyesi de etkileniyor. Bu yüzden de IQ seviyesinde hızlı ve büyük değişimler meydana gelebiliyor.
University College London'dan Sue Ramsden'in 12 ila 16 yaşlar arasındaki 33 öğrenci üzerinde yaptığı araştırma da benzer bir sonuca ulaştı. Bu öğrencilere 2004'te IQ testi yapıldı.

3-4 yıl sonra test tekrarlandığında çoğunluk aynı IQ değerlerine ulaşsa da bazı öğrencilerde sonuçlar 21 puana kadar artıp azaldı.
Bilim insanları şimdi IQ'yu tam olarak değiştirenin ne olduğunu bulmaya çalışıyor.

20 Şubat 2012 Pazartesi

İş stresi, uyku felcini tetikliyor


Halk arasında karabasan olarak bilinen uyku felci, uyanma veya uykuya dalma sırasında gelişen bir uyku bozukluğu. Tablo, iş stresi yüzünden çalışan kesimde, özellikle vardiyalı çalışanlarda daha sık ortaya çıkıyor.


İSTANBUL - Uyku felci ya da karabasan, bedenin geçici olarak hareket edememesi yani felç olması durumuna deniyor. Karabasanın, ailesinde uyurgezerlik, gece terörü gibi uyku bozukluğu olanlarda ve çalışanlarda daha sık görüldüğünü belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Aylin Aksoy Çoban, “Çalışanlar iş stresi yüzünden daha sık karabasan yaşıyorlar. Bunun en önemli tetikleyici nedeni ise uyku düzensizliğidir. Sorun, uyku düzeni bozuk olanlarda, vardiyalı çalışanlarda, depresyon hastalarında, bazı ilaçları kullananlarda daha yayın” diyor. Karabasan hakkında merak edilen soruları yanıtlayan Dr. Aylin Aksoy Çoban, şu bilgileri veriyor:
Karabasan nasıl oluşuyor?Bunu anlayabilmek için uyku fizyolojini bilmek gerekiyor. Uykuya dalma ve uykuyu sürdürme sırasında beyinde bazı fizyolojik değişiklikler meydana geliyor. Düz bir çizgiden ziyade sarmallar halinde devam eden bir uyku süreci oluşuyor. Her bir sarmal yaklaşık 90 dakika sürüyor. Biri biterken diğeri başlıyor. Her bir sarmal REM ve Non-REM uykularından oluşuyor. Uyku felci, REM uykusu sırasında ortaya çıkıyor. Beyin uyurken vücut kasları da uykudadır. Uyuyan bir insanın kolunu kaldırıp bıraktığınızda kolu düşer çünkü kaslar aslında felç konumundadır. REM uykusu sırasında beyin bazen birden uyanır, ancak bu uyanma kaslarda olmaz. Kaslar felç durumunda kalır ve beynin uyanıklığına eşlik edemez. Uyanan kişi sanki vücudunun üzerinde biri oturmuş ya da ağırlık çökmüş gibi hisseder. Aslında o anda olan durum kişinin kaslarını kıpırdatamaması sonucu hissettiği felç durumudur. Beyni uyanan kişi bedeni ve kasları tam olarak uyanmadığından hareket edemez, konuşamaz. Çoğu zaman bunu yaşayan kişiler korku ve endişeye kapılırlar. Uyku felci birkaç saniye veya birkaç dakika sürebilir. Çok uç durumlarda, 4-5 saat sürdüğü de bilinmektedir. Uyku felcine bazen halüsinasyonlar da eşlik edebilir. Bu halüsinasyonlar işitsel, dokunsal veya görsel olabilir. Bunlar da kısa sürebilir.
Uyku felcinin nedenleri nelerdir? Kaslardaki bu geçici felç durumu aslında koruyucudur, çünkü REM uykusunda rüya görürüz. Rüyada koşarız, zıplarız ve bazen uçarız. Rüya sırasında yaptığımız hareketleri gerçekte de yapmamamız için kaslarımızda geçici felç durumu meydana gelir. Bu sayede rüyada koşarken koşma hareketini yapmamış oluruz. Bu sırada beyin uyumaya devam etmesi gerekirken bir anda uyanır. Bu geçici felç durumunu hasta bilincinde yaşar. Nedeni tam olarak açıklanmamıştır, ancak diğer uyku bozukluklarını yaşayan kişilerde sık görülür. Değişik çalışmalar çoğu insanın başka bir uyku patolojisi yaşamadığı halde hayatlarında en az bir kez uyku felci yaşadığını göstermektedir. Bazı çalışmalarda değişik faktörler suçlanmıştır. Örneğin; sırtüstü yatmak, düzensiz uyku saatleri, aşırı stres, bazı ilaç tedavileri (alerji ilaçları ve bazen uyku amaçlı alınan ilaçlar), uyku öncesi açlık.

Çocuklar ve gençler de karabasan görür mü? Evet görürler. Dört yaşında başlayabilir. Bazen bir iki kez olup biter ancak bazı durumlarda sürekli tekrarlayan bir durum haline gelebilir.
Uyunacak ortam önemli mi, yemek düzeni ve yediklerimiz uyku felcini nasıl etkiler?Uyku ortamının düzeninde dikkat edilmesi gereken en önemli husus ortamın ışıksız olmasıdır. Işıkla uyumak uykunun kalitesini azaltan bir unsurdur. Işık açık uyumak, fazla ışık veren gece lambası kullanmak uykunun derinliğini etkiler, düşünülenin aksine karabasan ya da diğer uyku bozukluklarının ortaya çıkmasına nenden olur. Yatmadan kısa süre önce yenilen yemek, atıştırmak uyku kalitesini bozacaktır. Mide doluyken yatar pozisyona geçmek reflü riskini de artırır. Bu nedenle uyku zamanına yakın yemek yememek gerekir. Uyku saati ile yemek saati arasında en az iki saat olmalıdır.
Düzenli uykunun karabasan tedavisindeki önemi nedir?Günde en az 7-8 saat uyunmalıdır. Daha az süre uyuyup yettiğini iletenler olur, ancak baktığınızda az uyuyanlarda karabasan sıklığı daha fazladır. Düzenli uyku karabasan tedavisinin en önemli ayağıdır. Düzenli uyku kişinin derin uyku kalitesine yansır ve ani uyanmaların önüne geçer. Aynı saatlerde yatıp benzer saatte uyanmak uyku bozukluklarının görülme sıklığını azaltır. Düzenli yatış kalkış saatleri derin uyku kalitesi açısından da önemlidir. Bu nedenle uykuyu belli düzende uyumak önemlidir.
Uyku felci tanısında nasıl bir yol izlenir, hangi tetkikler yapılır?Ailede öykü varsa, başka uyku bozuklukları eşlik ediyorsa ya da uyku sırasında apne dediğimiz soluk alıp vermenin durması da gözleniyorsa, kişi uyku laboratuarına yönlendirilerek uyku EEG’si ile izlenir. Beyin dalgaları ve uyku bozukluğu çeşidi belirlenir. Tek bir uyku bozukluğu çeşidi varsa buna gerek kalmadan sadece ilaç tedavisi ile uyku düzenlenir. Depresyon gibi psikiyatrik hastalıklar da uyku bozukluklarını tetikler. Yapılacak psikiyatrik muayene sonucunda düzenlenecek antidepresan tedavi ve uyku düzenleyici tedavi bu sorunu tamamen ortadan kaldırır. Altta yatan psikopatoloji ilaçla düzenlenmeden yapılacak terapi her zaman yeterli olmayabilir. Kişinin yaşamındaki çatışmaları terapi ile çözümlemek iyi bir destekleyici durumdur ancak bu fiziksel problemin tedavisinde her zaman yeterli olmayabilir.
Tedavide ne tür ilaçlar kullanılır? Uykuya geçişi sağlayan, REM-Non-REM döngüsünü bozmayan, derin uyku kalitesini artıran ilaçlar tedavide kullanılır. Bu ilaçları arkadaş yorumu ya da tavsiyesi ile başlamak kesinlikle doğru bir tutum değildir. İlaçların etkileri ya da yan etkileri çok subjektiftir. Kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu nedenle hiçbir ilaç doktor tavsiyesi ya da doktor kontrolü dışında kullanılmamalıdır. Antidepresanlar tek başına uyku bozukluklarının tedavisinde yer almazlar ancak altta yatan depresyonu tedavi ettiklerinden uyku bozukluğunu giderirler.
Uyku felci hangi sıklıkta görülebilir, doktor yardımı ne zaman alınmalı?Stresli yaşam koşullarında birkaç gecede bir tekrarlayabilir. Nadiren de olsa bu durumu her gece yaşayan kişiler de olmaktadır. Aynı gecede birkaç kez bile yaşanabilir. Etkisi saatler sürebilir. Bu sıklıkta yaşanan uyku felci yaşam kalitesini bozduğundan hemen doktora başvurulmalıdır. Ayrıca eşlik eden halüsinasyonlar varsa muhakkak yardım alınmalıdır.
ntvmsnbc

ÇAY KAŞIĞININ SESİ EŞSİZ BİR MELODİ


Yazıda çay ve dost muhabbetinin Türkler için çok önemli olduğunu vurgulanırken, "Çay kaşığının şekeri karıştırmak için bardakta çıkardığı sesin İstanbullular için eşsiz güzellikte bir melodi olduğu" kaydediliyor.
Yazar, Türkler için futbolun da çok önemli olduğunu anlatıyor ve kendisiyle sohbet edenlerin diyaloglarındaki ortak sorularının "Nerelisin?", "Ne kadardır İstanbul'da yaşıyorsun?'' ve "Hangi takımı tutuyorsun?" şeklinde olduğunu ifade ediyor.
Dergide başka bir yazıda da İstanbul'un sıradan bir şehir olmadığı vurgusu yapılıyor ve dünyanın köklü medeniyetlerine ev sahipliği yaptığı ve her birinin güzel özelliklerini aldığı anlatılıyor.
"Tüm yolların kesişim noktası: İstanbul" başlıklı yazıda, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan şehrin, "Yunan'ın romantizmini, Mısır'ın gizemini, Roma'nın zekasını ve son olarak da Osmanlı'nın cesaret ve kahramanlığını aldığını" yazıyor ve ekliyor: "İstanbul, hiçbir sınıfa ait değil. Medeniyetlerin birleşme noktasında eşsiz ve benzersiz."
İstanbul'un tarihinden camilerine, kültüründen Türk yemeklerine kadar tanıtımların anlatıldığı dergide döner anlatılıyor ve dönerin lezzeti mübalağalı bir şekilde tasvir ediliyor.
Döner ile Çin'in en büyük filozofu Konfüçyus arasında bağ kurularak, ünlü düşünürün yaşadığı döneme ait bir benzetmesiyle dönerin lezzeti okuyuculara tasvir ediliyor.
Konfüçyus'un "Çin ülkesinde dinlediğim müzik öyle muhteşemdi ki, onu dinledikten sonra 3 ay etin tadını bile alamadım" sözüne atıfta bulunularak, "Konfüçyus acaba Türk dönerini yeseydi hala böyle düşünebilir miydi?" sorusu soruluyor ve "Konfüçyus döner yemediğinden böyle düşünmüş olmalı" şeklinde ifade kullanılıyor.
ntvmsnbc

Depresyon cinsel hayatı da etkiliyor


Sosyal ilişkileri olumsuz etkileyen depresyon, cinsel yaşamı da temellerinden sarsıyor


Depresyon, modern çağın ne belirgin problemlerinden cinsel algıyı olumsuz etkiliyor. 

Cinselliğin; cinsel istek, uyarılma ve orgazm olmak üzere üç aşaması olduğu bilinen bir gerçek. Depresyon sırasında başta cinsel istek yani libido azalır. Buna bağlı olarak uyarılma ve orgazm sorunları da ortaya çıkabilir. Hatta birleşme olsa bile depresyondaki kişi bundan zevk almaz. Ancak tüm bu sorunlar depresyonun tedavi edilmesiyle birlikte kendiliğinden düzeliyor. 

Evlilik sürecindeki gerginlikler cinsel yaşamı etkiliyor 

Evlilik sürecinde yaşanan yorgunluk, gerilim veya ilk gecede yaşanan heyecan nedeniyle ortaya çıkan bu durum karşısında bazen panik yaşanabilir. Böyle durumlarda erkeğin eşine karşı duyduğu mahcubiyet, olayı daha da ağırlaştırabilir. Bu geçici iktidarsızlık olayı, genellikle bir süre sonra düzelmektedir. Daha uzun süren vakalarda ilaç desteği gerekli olabilir. Böyle bir olay karşısında yeni evlenmiş bayanın sabırlı ve eşini destekleyici olması düzelmeyi hızlandırır. 

19 Şubat 2012 Pazar

Aile'de Demokrasi Mümkün Müdür?


Hayatınızdaki Zor İnsanların Yaşamınıza Etkisi

Hayatınızdaki “zor” insanlar ile yaşarken, sürekli her an patlayacak bir mayın tarlasında yürür gibi hissedersiniz.  Yaşamak bazen öyle zor bir hale gelirki, onları memnun etmenin, onları anlamanın, onları sevmenin yada tolere etmenin imkansız olduğuna inanırsınız fakat bir türlü onlardan kopamazsınız. Yaşamınızda ki bu zor insan anneniz yada babanız gibi bakımınızı üstlenmiş biri ise, büyüme sürecinde sizin kendiniz ile ilgili düşüncelerinize ve duygularınıza büyük etkileri olmuş olabilir.  
Herkes zaman zaman zor olabilir fakat bahsettiğimiz kişiler, çeşitli duygusal problemleri (kişilik bozuklukları, stres bağlantılı sorunlar, anksiyete sorunları vb)  olan insanlardır.  Duygusal sorunların, sadece hastalığın sahibine değil aynı zamanda çevresinde bulunan insanlara da büyük etkileri vardır.   Bu kişiler zeki, eğlenceli, yaratıcı, empatik, keyifli olabilirler ama genede “yaşanması zor”  insanlardır.  Oldukça hassas ve alıngan olabilirler, kendi duygularını anlamakta ve duygularını kontrol etmekte zorlanabilirler.  Bu durumda olan kişiler kendilerini iyi hissetmek için çeşitli savunma mekanizmaları kullanmaya başlayabilir ve bu nedenle birlikte yaşadığı diğer insanlara sıkıntılı anlar yaşatabilirler.

Küçük bir çocukken yetersiz olduğunuzu, ailenizi hayal kırıklığına uğrattığınızı, hiç bir şeyi doğru yapamadığınızı, hep hatalı olduğunuzu, ne yaparsanız yapın annenizi yada babanızı asla memnun edemediğinizi düşündünüz mü? Ailenizin mutluluğundan kendinizi sorumlu hissettiniz mi? Mutlu olduğunuz zaman suçluluk duygusu yaşadınız mı? Öylede suçlu, böylede suçlu olduğunuzu, ne söyleseniz yada yapsanız hep hatalı oldunuza inandınız mı? Yapmadığınız şeyler için suçlandınız mı? Manipüle edildiğinizi hissettiniz mi? Bir an takdir edilip ardından suçlandınız mı? Annenizin yada babanızın davranışları ve tepkileri mantıklı gelmediği için kendinizi “çıldırıyormuş” gibi hissettiniz mi? Bir şeyleri yanlış anladığınız yada hatırladığınızı düşünüp kendi iç güdülerinizi, yargılarınızı yada hafızanızı sorguladınız mı? Aileniz ile yaşayacaklarınızı önceden kestiremediğiniz için hep kendinizi savunmada hissettiniz mi? Bütün bunlar sizde bir sorun olduğuna işaret gibi görünebilir yada delirdiğinizi  hissedebilirsiniz.  Aslında deliriyormuş gibi hissetmenize yol açan içinde yetiştiğiniz yaşam koşullarıdır ve Borderline Kişilik Bozukluğuna sahip yada bu hastalığın belirtilerini taşıyan bir ebeveyn tarafından yetiştirilmiş olma ihtimaliniz yüksektir.

Hiç kimse ailesini seçmez.   Ve bir kere bu dünyaya geldikten sonra, küçük bir çocuk olarak aileniz ile ilişkilerinizi sonlandırabilecek bir pozisyonunuz olmaz.   Hatta aşırı derecede onlara ihtiyaç duyarsınız – barınak ve yiyecek için, eğitiminiz için, toplum içinde yolunuzu bulmak için, bakımınız için,  ilgi ve şefkat için, ve koşulsuz sevgi için.  Sizde hiçbir sorun yada eksiklik olmamasına rağmen duygusal sorunu olan bir ebeveyn ne yazıkki bütün bu ihtiyaçlarınıza tutarlı olarak cevap veremeyebilir.  Aynı şekilde anneniz yada babanız sağlıklı bir yetişme koşullarına sahip olmamış ve kendi ihtiyaçları asla temin edilmemiş olabilir.   Bu nedenle küçücük bir çocuk olmanıza rağmen, sizi kendi ihtiyaçlarını sağlamaya, bakımını yapmaya ve duygusal destek vermeye yönlendirmiş olabilir.  

Otizmli





Onlar için dünya tamamen farklı...